ERGENLİK
Öğretmen veya veli fark etmeksizin, bizler nasıl öğrenciler ve çocuklar yetiştirmek istiyoruz? Kurallara itaat eden, söz dinleyen, yaşamı ve düzeni sorgulama çabası göstermeyen, sosyal becerileri sınırlı, başarı odaklı ve rekabetçi bireyler mi? Yoksa, bir birey olarak kendini ifade edebilen, sorgulayan, araştıran, etkin iletişim becerilerine sahip, problemlerinin üstesinden sağlıklı yöntemlerle gelebilen bireyler mi?
Ergenlik, özellikle fizyolojik ve psikolojik değişimlerin yaşandığı özel bir evredir. Bu evre, insanın belki de yaşamı boyunca en çalkantılı deneyimlere maruz kaldığı dönemlerin başında gelmektedir. Nasıl olmasın ki? Hızlı değişim ve gelişimin yaşandığı bu evrede, sadece birkaç yıl içinde, ergenlerin bedeninde sürekli değişimler gerçekleşmektedir. Bir kaç yıl önce ilgilendikleri şeyler artık ilgilerini çekmemektedir. Aynı zamanda, yeni yeni ortaya çıkan hormonları, onların kısa süre içerisinde birçok duygu durumunu yaşamalarına neden olmaktadır. Tüm bunların yanı sıra, birçok görev ve ödevin sorumluluğu da onları beklemektedir.
Ergenlerin içerisinde bulundukları bu çalkantılı dönemde, ebeveynler olarak bizlere düşen görev ise ergenliği belirli bir başlangıca ve bitişe sahip olarak görmek yerine, bu dönemi olgunlaşmamışlıktan olgunluğa; biyolojik, duygusal, bilişsel ve kişilerarası bir dizi geçişten oluşan bir dönem olarak görmemizdir. Bu dört boyutun her biri önemlidir ancak biyolojik boyut daha fazla dikkat çekmektedir. Bunun nedeni ise daha somut ve gözle görülür şekilde fark edebilmesidir. Unutulmaması gereken bir nokta ise her çocuğun ergenliğe ayrı bir yaşta girebileceğidir.
Bu dönemde ergenler; kendileri, anne-babaları, arkadaşları, öğretmenleri ve sosyal çevreleri ile ilgili çelişkili duygular yaşayabilmektedir. Anne-babaların en büyük yanılgısı ise ergenlik dönemindeki çocuklarıyla hep aynı tarzda konuşmaya devam etmeleridir. Ebeveynlerin, çocuklarının farklı yaş dönemlerine uygun konuşma tarzlarını kullanmaları gerekmektedir. Aksi halde, pek çok genç kendisini anlaşılmamış ve ilgilenilmemiş hissederek, ebeveynleri ve sosyal çevreleriyle olan ilişkilerini kesebilmektedir. Bu süreçte ebeveynler, genç çocuklarını suçlamadan ya da ilişkilerine zarar vermeden duygularını ifade etmeye özen göstermelidir.